Modern klasiklerden sayılan ilk nesil Ford Focus, orijinal "Edge" tasarım dili kadar sürüş kalitesiyle de bir nevi devrimciydi. Ondan sonra gelen bütün Focus'lar, adeta lanetli gibi, onun pırıltısına sahip olmamakla suçlandılar.
Orijinal Focus çizgileri ikinci ve üçüncü nesilde gidip gidip geldikten sonra, yeniden çok iddialı olmak isteyen ve kimliğini hatırlamaya başlayan bir model var karşımızda. Üstelik bu sefer bütün dünya için değil, özellikle Avrupa için tasarlanmak gibi bir avantaja da sahip Ford Focus.
Ama belki tasarımdan da önemlisi, sürüş dinamikleri konusunda liderliği birkaç modele birden (Seat Leon, Mazda 3, VW Golf) kaptırmakta iken son hamlesiyle tahtını bir kez daha güvence altına almış olması. Demektir ki kompakt sınıftaki her kıyaslamada Ford Focus’u referans noktası göstermeye bir süre daha devam edeceğiz.
Daha da zoru, yollarda bu kadar içgüdüsel ve keyifli akarken bir yandan bu kadar konforlu olabilmek. Sportiflikle konfor yakın bir fiyat aralığında daha önce bu kadar yakınlaşmamıştı muhtemelen.
Hepsi bu kadar da değil. Ne kadar mı? Aşağıya doğru ilerleyelim lütfen!
Ford Focus ilk nesildeki Edge tasarım dilinden uzaklaşalı çok oldu. Üçgenlerin ve keskin hatların tanımladığı ilk Focus’a kıyasla güncel Ford Focus itinayla normalleştirilmiş bir kompakt hatchback.
Ama özellikle 2014 makyajı sonrası geri dönen atılgan hatlar ve "Aston Martin" ön ızgarasıyla Ford Focus cesaretini yeniden toplamaya başladı.
Ford’dan bundan ötesini de beklememek lazım, zira Ford Focus yıllardır dünyanın en çok satan arabalarının başında geliyor. Bu kadar tutmuş bir formülü değiştirmek cesaret ister malum.
2018 Focus biraz daha umut verici ama global amerikan kafasında öyle büyük bir atılım işareti görünmüyor.
İç Mekân