Çıldırdıkça daha çok sevdiğimiz, sakinleştikçe rengi solan, sonra aklı başına gelen Citroen. Fransızlar ön cephede olmayı pek sevmezler ama Citroen'in kanında var!..
Son yıllarda her an yeni bir delilik ya da deli bir yenilik yapabileceğini hissettirerek, zirvedeki rakiplerinde devamlı bir karın ağrısına sebebiyet veriyor Citroen.
Bir evvelki global buhrandan sağ salim çıkan Citroen, önce C4, DS3, DS5 gibi sivriliklerle otomotiv camiasına bir iki çizik attı. Sonra Cactus’ler, Aircross’lar geldi.
Çoluk çocuk ve onların yorgun ebeveynlerine hitap eden Picasso serisi, hem halktan hem de Picasso’nun varislerinden yıllarca epey bir alkış kopardı. Sonra "Yeter gari ödediğim isim hakları!" diyerek, "Picasso"yu bir gecede "Space Tourer"a dönüştürdü Citroen.
Bir yandan denemelerin, bir yandan kararsızlıkların markası Citroen... C4'le normalleşirken, C4 Cactus ve yeni C3 gibi enteresanlıklarla haber oldu. Sonra bir baktık C4 gitmiş, onun görevini C4 Cactus üstlenmiş. Sonra, C4 Cactus sakıdan çıkarılıp yerine hatckback/SUV karması yeni C4 gelmiş.
Şöyle tam manasıyla bir türlü başlayamayan o büyük geri dönüş "Aircross" takılı şehir SUV'ları sayesinde bu sefer gerçekleşecek gibi. Yıllardır en çok satış yaptıkları Çin’de bile satışlar gerilerken Avrupa grafiğinin yukarı dönüşü umut verici.
Arabazzi olarak, merakla izlediğimiz ve cesaretine coşkulu bir sempati beslediğimiz, yakın geçmişten muhteşem C6’sını hayranlıkla anmadan geçemeyeceğimiz, tarihiyle de çok özel bir marka PSA'lı Citroen.