Bu büyük ve ağır “Amerikan” arabası, Avrupalı Ford’lar kadar kıvrak olmasa da sürüş açısından hiç de fena iş çıkarmıyor. 

Ford Edge için “eğlenceli” ya da “sürücü arabası” diyemesek ama her şey bu boyutta bir SUV’de olması gerektiği gibi ilerliyor: Konforlu ve güven verici.

Süspansiyonlar yol bozukluklarını filtrelemede iyi iş çıkarırken bu büyük kütlenin virajlarda fazlaca yatmasını önlemeyi de başarmış. Fena zeminlerde bile sallanıp çalkalanmadan ilerlemenin kıymetini bilin. 

Sadece 4 tekerden çekiş sistemiyle sunulan Ford Edge, dağ bayırdan korkmadan her koşulda güven vererek yol alıyor.

Ağırlık ve his anlamında iyi ayarlanmış direksiyon standart haliyle daha başarılı. Tekno paketteki sürüşe duyarlı direksiyon sistemi şehir içi manevraları kolaylaştırsa bile, yüksek hızlarda sanki belirsiz bir hal alıyor.

Ses izolasyonu evvelce belirttiğimiz gibi çok başarılı. Bunda ekstra kaplamalı camların olduğu kadar, “aktif gürültü kontrol sistemi”nin de payı var. 

İstenmeyen gürültüleri tespit eden sistem, bunların frekansını etkisiz hale getiren bir “beyaz gürültü” yayıyor ki sonuç gayet parlak. Tıpkı “noise cancelling”li pahalı kulaklıklarda olduğu gibi. Sanırız.

Ford Edge Türkiye’ye tek motor seçeneğiyle geliyor ki kendisi 210 hp gücündeki 450 Nm’lik 2.0 TDCi. Neyse ki aynı motorun 180 hp’lik daha daha zayıf versiyonu gelmiyor, zira bu haliyle bile çok atak sayılmaz Edge. 

Kağıt üzerinde güç değerleri fena görünmese de 9,4 saniyelik resmi 0-100 km hızlanması 1949 kg’lık ağırlığın doğal sonucu. 

Altı ileri PowerShift’in de Edge’i daha atak ya da akıcı hale getirdiği söylenemez. “Sport” modun da sürekli yüksek devir ve yüksek tüketim anlamına geldiği de malumunuz.