Dıştan hayran bırakıp içeride "kem küm" eden modellerden değil Alfa Romeo Giulia. Üstelik sadece ‘güzel’ olmakla yetinen bir iç mekân değil bu.
Eski Alfa’ların aksine, hem ergonomik açıdan başarılı olup hem de gerçek bir Alfa olarak kalmayı da başarmış Alfa Romeo Giulia.
Gösterge panelinin sportif güzelliği bir yana, direksiyon hem tasarım hem de his anlamında tek kelimeyle şahane! Direksiyondaki Ferrari usülü Start/Stop düğmesi de meraklısını ağlatacak güzellikte bir ayrıntı. Ya direksiyonun arkasındaki (opsiyonel) vites pedallarına ne demeli!...
Son derece seksi hatlara sahip kokpitte ders niteliğinde bir diğer başarı, tasarım içinde kendine çok güzel yer bulan bilgi-eğlence ekranı. Çözünürlük anlamında zirveye oynamasa da sonradan alınıp takılmış izlenimi veren tabletlerden gına gelmişti!
Sistem dokunmatik değil ve şık vites kolunun arkasındaki yuvarlak kumandayla yönetiliyor. Başarılı sayılmakla birlikte, menü ve fonksiyonların bir BMW ya da Audi düzeyinde olmadığı kesin.
Alfa Romeo Giulia’nın kabinindeki malzeme kalitesi fazla alt tarafları kurcalamadıkça üst düzeyde. Sadece işçilikte yer yer Alman üstadların gerisinde kalıyor ama bunca güzelliğin içinde o kusurları görmek için kötü niyetli olmak lazım.
Çok zorlamadan görülebilecek eksiklikler arasında kalın A sütunu kaynaklı kısıtlı ön çapraz görüş ile dar saklama alanları ve özellikle kapı içi cepleri sayılabilir. Pek öyle litrelik şişeleri seven bir araba değil Alfa Romeo Giulia.
Ön taraf hem çok nefis koltukları hem de ferahlığıyla başarılıyken, arkası da diz ve baş mesafesi anlamında gayet cömert. Sunroof arkada baş mesafesinden biraz fazla yese de ortalama Anadolu insanı için sıkıntı yok.
Lakin, arkadan itiş mimarisinin bir cilvesi olarak, hatırı sayılır yükseklikteki aktarma tüneli ortadaki yolcunun işini epeyce zorlaştırıyor.
Alfa Romeo Giulia’nın 480 litrelik bagajı bir Audi A4 kullanışlılığında olmasa da BMW 3 ya da Mercedes C Serisi’nden aşağı kalır yanı yok. Hadi o zaman, yola çıksak mı artık?
Giriş Sürüş - Konfor - Performans